Salı Hikayeleri 1

Masanın üstünde yarısı yenmiş sandviçin yanında duran sineğe bakıyorum. Ellerini bir şeyler planlıyormuşcasına ovuşturuyor. Bir an durup kanatlarını oynatıyor, uçup gitmesinden endişeleniyorum, ama kısa sürüyor bu endişe tekrar elleriyle o garip sürtme hareketine devam ediyor. Koltuğumun iki adım gerisinde bir tablo, karşımdaki kızın bileğinde mavi taşlı bir bilezik, koltuğun solunda bir kitap, sol elim kitabın üstünde, sağ elimin gölgesi sineğin üstünde, kız tabloya bakıyor, sinek bana bakmakta, ben bileziğe bakıyorum. Hiç kimse şikayetçi değil bu durumdan.

Kız garsona seslenmek üzere elini kaldırıyor, bileziğe bakan sinek, ben kıza bakıyorum ve birden sessizkik bozuluyor...

'Pardon bakar mısınız, bize 2 narlı soda vardı ?'

'Hemen getiriyorum efendim'

'Çok garip' diyorum, 'tam da hakkında her şeyi öğrendiğimi sanıyordum ama bugün senin de narlı soda sevdiğini öğreniyorum'

'Garip değil, çok şey anlatıyor olabilirim ama, bir o kadar çok şey daha var hakkımda bilmediğin'
...

' Üzgün görünüyorsun ' diyor benden cevap gelmeyince. 'Söylemek istediğin bir şey mi var ?'

Sanmıyorum.. Gösteremiyorum. Üzgünüm ama üzgünlüğüm gösterememkten kaynaklanıyor. Aslına bakarsan, üzücü olan görememen. Hiç yürürken gözlerini kapatmayı denedin mi ? Deneyemezsin, düşmekten korkarsın. Göremeyeceğinden endişe duyarsın ve işte bu yüzden göremezsin..

'Biliyo musun., asıl mesele nefret ettiğimiz şeylerde, ortak sevdiklerimizde değil' diyorum bir anda.

'Nasıl yani ?'

'Eğer nefret ettiğiniz şeyler ortaksa, o zaman birbiriniz için yaratılmışsınız demektir bence'

'Hayır, senin sevdiğin her şeyden nefret edip, yine de sana aşık olabilirim. Bunu hiçbir şey değiştiremez.'

'Kendimden nefret ediyorum' bazen kendime çok pis davranıyorum evet..

'Biliyorum, ve nasıl yaparsın aklım almıyor.. Nasıl itiyorsun kendini yalnız olmaya.. ne işine yarıyor ki ?

Yalnızlığın iyi tarafı hiçbir şeye alışmak zorunda olmamam.. Ah şunu bi diyebilsem, midemi işgal eden tüm acı sular çekip gidecek. Ama hayır.. Konuşamıyorum.
Karanlıktayım. Karanlık; sonsuzu içinde barındıran. Ben de içindeyim. İnkar edemem. Kafamı gökyüzüne kaldırıp güneşe bakıyorum. Kendimi gökyüzünden aşağı düşerken görüyorum.

Düşmek acıtır mı ? Ruh acıyabilir mi ? Ağlıyorsun acıdan mı ? Acı bedende mi sakldır yoksa susmakta mı ? Susuyorum acıdan mı ?

Yüzüm hala sıcak, fazla utanmış olabilirim...

'Benimle konuşmaya nasıl devam ediyorsun aklım almıyor'

Gülümsüyor, sanki çok basit bi şey söylemişim gibi. ' Ne kadar çok susarsan o kadar seviyorum seni '

'Neden' diyorum  ' susmamdan şikayet eden sen değil miydin ? '

'Artık aklını okuyabiliyorum'

Ceketimin cebinden çıkardığım kalemi masanın üstüne koydum. Masanın üstünde duran kitabı alıp yeniden koltuğa oturdum. Bir kaç altı çizili cümleyi okuyup kitabı koltuğun sol kolçağına koydum, sol elim onun üstünde. Sağ elimle masanın diğer ucuna uzanıp kızın elini tuttum.

Pencereden dışarı çıkan sineğe takıldı gözüm, sağ elimde ince bi sızı. Usulca elimi ellerinden çekip kalbimdeki çiziğe götürdüm.. kanamıyordu ama hala çok acıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder