Ya şimdi, ya yazık.

    Söyleyecek sözleri vardı adamın, karşına geçip konuştuğu çatlak bi aynası. Bazen çatlak olanın ayna mı yoksa kendisi mi olduğunu ayırt edemezdi. Karşısına geçip kendiyle konuştuğu için mi çatlaktı, yoksa ayna çatlak olduğu için mi karşısında saatlerce konuşuyordu ? Bilmiyordu.
    Senelerini hep aynı kaygılarla harcıyordu adam. Yeni bi yıla girdiğinde yılın başladığının farkına varması aylarını alıyordu. Yeni bi yıla alışmadan yenisi geliyordu. Dengeli biri gibi görünmeye çalışarak, insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü önemseyerek kendi elleriyle kendi ipini hazırlamış olduğunun farkına vardığında yaşı hayli ilerlemişti.

     Her sene olduğu gibi yine bu mevsimde aynanın karşısına geçip gördükleri üzerine düşünmek için dayanılmaz bi istek duydu.

     -Hoş geldin. Ben de seni bekliyordum.

     Geleceğimi biliyor muydun ?

    -Geçmişini bildiğim kadar, her sene aynı anlaşılmaz gözler fakat daha çok kırışıkla karşıma geçip aynı soruları soruyorsun. Hatta geç bile kaldın diyordum.

     Yılın ne zaman başladığının farkında değildim.

    -Sonra sen fark edene kadar yıl bitti öyle değil mi ?

     Sonra yeni bi sene, aynı kaygılar, ayn takıntılar, kendimden beklediklerim ve bir türlü olmayanlar. Başaramadıklarım.

     -Başardığında artık aramızdaki cam olmayacak. Sadece sen olacaksın. Belki bi ferrarinin dikiz aynasından yansıyan ben olurum, daha kendinden emin bakıyorumdur.

      İşin kötüsü ne biliyor musun ? Başarsam bile, şu anki gibi her sene aynı şeyleri konuşuyor olacağımız.

     -Sorunların aynı olunca, cevapların da aynı oluyor senin. Aradan bir ya da on yıl geçmiş fark etmez, soruş şeklin dahi aynı oluyor. Ses tonun. Çözümsüzlüğün.

      Bu tekrar, beni tüketiyor. Hep aynı yerdeyim, ilerleyemiyorum.

     -Hep aynı yerde olman bi çeşit gerilemedir, bunu biliyorsun.

      Evet ya, "bilmek". Bilmemeyi isterdim, bilinmezliğin verdiği o saf mutluluk. Katıksız anlayışsızlık. En son umuruma kadar vurdumduymazlık. Bilmemeyi yeniden öğrenmek isterdim.

     -Bilmemeyi bilmek istediğini söylüyorsun, ne kadar ironik olduğunun farkında mısın?

      Sanırım ben bilmemeyi, gözlerinin içine baktığım gün kaçırdım.

      -Hayır , sadece yolunu şaşırdın, o kadar.

      Ne zaman bulmuştum ki yolumu?

      -Yaşamamın amacı bilmekten geçiyor diyordun, bilmeyi sadece aklınla yaptığında şaşırmış oldun yolunu. Akıl sınırlıdır ve öğrenebileceğin tek şey bilimdir, oysa bilmek..

       Hala aynı fikirde değil miyim ?

      -Değilsin, zaten geldiğin şu noktada aynı fikirde olmamalısın. Aynı fikirde olman, yerinde saymaktır, yerinde sayman geriliyor olman ve gerilemek bilmeyi unutmaktır.

      Benim durumum da bu anlaşılan, bütün bunları bana anlatmam için bu kadar yıl beklemek zorunda mıydım ?

      -Geçmişi düşün. Sabırsızlıkların hazımsızlıkları doğurdu.

       Peki ya bundan sonra?                              -Artık aramızdaki camı kırmalısın.

      Yapamam !

      -Yaptığın andan itibaren ben sen kalmayacak, benle konuşma seansların son bulacak, konuştuğun kişinin sadece kendin ve anlattığın onca şeyin çatlak bi aynaya anlattığın önemsiz şeyler olduğunu fark edeceksin. Un ufak olacak tüm dertlerin ve artık karşına baktığında canını sıkacak şey yerine hiçlik bulacaksın.

      Aynasız nasıl yaşar insan ?

     -Alışkanlıklarımız, ihtiyaçlarımız oluyor. Zamanla bana ihtiyacın olmadığını anlayacaksın.
Duvarlar sana aynalardan çok daha fazlasını gösterecek.
Ya şimdi, ya hiç. Çünkü; yaşam seni ölümüne uyandırmayı bekleyen bi çalar saat.
Ya şimdi, ya hiç. İşte bu yaşın bi önemi de burada.
Ya şimdi, ya yazık.

     Adam bi anda tüm bu sözlerin içinde eriyip tükendiğini fark etti. Tüm bildikleri yanıp kül olmak istiyordu. Geçmiş şimdi olmayı ve şimdiki zaman geleceğe akmayı bekliyordu. Daha fazla düşünmeye fırsat bulamadan yerdeki tabureyi hızlıca kavrayıp aynaya doğru kaldırdığı anda, içeriden gelen sesle birlikte, metaforunu bi anda dağıtıverdi. Yüzü yüz parça halinde yere düşerken, duvarlar, eşyalar ve bulunduğu ortam eski halini aldı.

     Saatin tik taklarını yeniden duymaya başladı.

     "Hadi hayatım, çık artık banyodan. Kahvaltı hazır, işe geç kalacaksın."

4 yorum:

  1. Yazım geçmişiniz var mı yok mu bilemiyorum ama ben okurken Oğuz Atay tadı aldım ve onun yaptığını yapabilmek yetenek değildir de nedir?
    Oğuz Atay taklit edinilmiş demiyorum, yanlış anlaşılmasın.
    Sadece onu okurken aldığım keydi aldım.
    Yazı aktı, cümleler birbirini kovaladı.
    Ya da ben sabah sabah erken uyanmanın ve iş güç moduna girmenin etkisiyle fazla duygusalım.
    Her neyse.
    Blmiyorum.
    Emeğinize, elinize sağlık.
    Henüz keşfettim bloğu.
    Hatırladıkça takip etmeye çalışacağım.

    YanıtlaSil
  2. Bu kaybolmuşluk ancak yalnızlıkla olabilir. Hikaye kendi içinde çelişmiş. Aynı senin kendi isteklerinle yaptıklarının çelişmesi gibi.

    YanıtlaSil
  3. Bu kaybolmuşluk ancak yalnızlıkla olabilir. Hikaye kendi içinde çelişmiş. Aynı senin kendi isteklerinle yaptıklarının çelişmesi gibi.

    YanıtlaSil